Hun Devletinin Tarihi,Hun Devleti Nedir,Hun Devleti Hakkında Bilgi
Hun Devletinin Tarihi,Hun Devleti Nedir,Hun Devleti Hakkında Bilgi : Devletin “Asya Hun İmparatorluğu” ya da “Büyük Hun İmparatorluğu” şeklinde anıldığını söylemek mümkündür. Çin asıllı kaynaklara dayanarak bu devletin milattan evvelce 1760 senesinden itibaren varlığını sürdürdüğü söylense de, diğer bir kurama göre milattan evvelce 1200 senesinde; İç Moğolistan odaklı bir coğrafyada kurulup devam ettirilmiş olan Çince dilinde “Hiung-nu”, Türkçe dilince “Kun” ve Batı dillerince “Hun” devleti olarak varlığını sürdürmüş olan bir Türk devleti bulunduğu söylenebilir.
Bu bilgilerden yola çıkılarak, gerçekte Hun devletinin ne vakitten beri bir devlet olarak var olmaya başladığı ile ilgili net bir bilgi verilemediği bilgi kapasitesi söylenebilir. En vakitgelen inanış, milattan evvelce 220 senesinde Teoman doğrulusunda kurulmuş bulunduğu rivayet edilmektedir. Teoman ardından bu devleti daha da kalkındıran ve başarılara ulaşmasını gerçekleştiren isim ise Mete’dir.
Mete, o dönemlerde İpek yolu’nun sahibi olabilmek adına Çin ile savaşmış, milattan sonra 200 senesinde da Çin’i yenilgiye uğratarak kendilerine vergi vermesini sağlamıştır. Milattan evvelce 187 senesine gelindiğinde ise, Çin İmparatorluk ordusuyla savaşa girerek aşağı yukarı yüz bin şahıs oldukları rivayet edilen ordusuyla gayet başarılı bir şekilde bozguna uğratmayı başarmıştır. Mete’nin bulunduğu dönemlerde Japon denizinin, Hazar denizinin, Çin denizinin ve Sibirya’nın bulunduğu alanlardaki bütün kara parçalarına Hun devleti sahip olabilmiştir.
Bu elde edilen başarıdaki kilit nokta, Mete’nin Çin’i tamamiyle Hun topraklarına katmayıp yalnızca vergiye bağlamayı tercih etmesidir. Bu husus ile ilgili düşünme talihi bulan tarihçilerin ortak görüşü; Mete’nin Hun devletini Çin’in siyasi etkilerinden ve kalabalık olan nüfusundan ötürü asimile olabilme ihtimalinden uzak tutmaya çalışması yorumlamasıdır. Çünkü tahminlere göre Mete, Çin’in gerektiğince kalabalık olan nüfusunun Hun topraklarında her alanda kendi kültürlerini yaydıkça kendi toplumununun Hunluk adı altında var olan özelliklerinin kaybolmasını istememiştir.
Asya Hun Devleti özellikleri
Devletin her şeyden evvelce İç Asya bölgesinde varlığını sürdürebilmiş ilk büyük Türk devleti ünvanını alabildiği bilinmektedir. Kendilerinde tespit edilen olağan askeri güç ile bütün Asya çapında gerektiğince geniş sınırlı bir imparatorluk kurabilmişlerdir.
M.Ö. 3. yüzyılda var oldukları söylenen Hunların gelişen dönemlerde Avrupa sınırlarında Roma İmparatorluğu topraklarına kadar ilerledikleri bilinmektedir. İç Asya’da tespit edilen bu kavimin birtakım kaynaklar doğrulusunda Moğol bulunduğu ileri sürülse de, fazlası kaynakta yazılana ve genel olarak doğru kabul edilen yargıya göre Türk oldukları söylenmektedir. Zaten Hunların genel olarak geleneklerine bakıldığında, savaşçı ruhlarına bakıldığında ve hayat biçimleri ele alındığında tamamiyle Türk boyu özellikleri gösterdikleri söylenebilmektedir.
Tarih sahnesinde Asya Hun İmparatorluğu’nun ismi ilk kez milattan evvelce 318 senesinde yapılmış olan Kuzey Şansi savaşında geçmektedir. Bunun evvel var oldukları daha sonralarda oluşturulan tarihi incelemeler neticesinde belli olmuştur. Hatta Çinlilerin Hunlar ile ilgili kuzey kısımda hayat sürdüren barbarlarla hiç bir farkı olmayan bir toplum olduklarını görüşünü beslemektedirler. Kuzeyde tespit edilen Hunların yerleşme alanlarında tarihe geride bıraktığımız Ti kabilesi ve Jung kabilesi de bulunmakta; bu kabileler bir vakit sonra Hunlara gerektiğince uyum sağladığından Hunların içerisinde kabul edilen kavimlerden ikisi olarak nitelendirilebilmişlerdir.
Kavimler göçü ve Avrupa Hun Devleti bağlantısı
Kavimler göçü ardından, yeni bir çağ başlayarak Asya Hun Devleti Avrupa’ya göç ederek Avrupa Hun Devleti olarak anılmaya başlanmıştır. Asya Hun Devleti, hayat sürdürdükleri bölgedeki son dönemlerinde Çin’den gerektiğince baskı görmüş, bitki ve beslenme husussu ile ilgili sıkıntılar çekmeye başlamış aynı vakitte hem hayvancılık hem de beslenme yönünden da hayvanlar husussu ile ilgili eksiklikler çekmeye başlamışlardır. Bu yaşanan negatif durumlardan ötürü göç etmeye karar veren Asya Hun Devleti, Avrupa’ya doğru yola çıkmışlardır.
Hazar denizinde üç ayrı kola ayrılan devlet yapısının bir alanı Hazar Denizi’nin altından Anadolu’ya ulaşmış, bir alanı Hazar denizinin üzerinden Anadolu’ya ulaşmış bir alanı da Hazar denizinden direkt olarak sandal vb. ulaşım araçlarıyla Anadolu’ya ulaşmıştır.
Durum bu tür olunca Hazar denizinin üstünden ve altından giden aşağı yukarı 450 şahıslik Hunlu; alttan gidenler olarak Arabistan’a, üstten gidenler olarak Rusya’ya ilerlemişlerdir. Anadolu’ya girdiklerinde bütün Türkler Anadolu topraklarında tespit edilen imparatorlukları da Avrupa’ya doğru itelemişlerdir. En sonucunda aynı dönemde Avrupa’daki Büyük Roma İmparatorluğu üzerindeki baskıdan bunalıp aniden Doğu ve Batı olacak şekilde iki ayrı kısma bölünmüştür.
Hunların zayıflama dönemi
Hun İmparatorluğu görevinin Kiok’tan Künçin’e geçmesi dönemlerinde devlet içerisinde huzursuzluklar yaşanmaya başlamıştır. Bunun başlıca sebepleri arasında Künçin’in Han sülalesinde damat olarak bulunması ve kendi aile büyükleri gibi başarılı bir asker olamaması Hun devletinde bir grup gittikçe büyüyen sorunlara yol açmıştır.
Hun devlerinde meydana gelen bu tip sarsıntılardan fırsat bulan Çin kuvvetleri, Hun bölgelerine evvelce ufak çaplı nabız yoklayıcı saldırılarda bulunmuşlar; sonra güç bularak büyük taarruzlara geçmişlerdir. İlk olarak Kuça, Yarkent, Turfan vb. alanlar Çin işgali altında kalmıştır.
Ayrıca aynı dönemlerde Hun devletinin prensleri arasında da meydana gelen uyuşmazlıklar ve güçsüzlükler, onları bir şekilde en başta parasal olarak desteklenmek adına Çin ile uyuşma yapmaya, hem de ve hem de Çin’in himayesine girme düşüncesine gerektiğince yaklaştırmıştır. Bu görüşün tam tersi olarak Çin’in himayesine, parasal ve manevi yardımına gerektiğince karşı çıkan bir güruh da bulunmuştur.
Bu karşı çıkış grubunun kafasını Hun prenslerinden Çiçi çekmiştir ve meydana çıkan bu kriz malesef ki Hun devletindeki ilk ayrışmayı yanında getirmiştir. Devletinin bütünlüğünün parçalanması neticesinde Çin devletinin üzerindeki Hun baskısı da tamamiyle ortadan kaldırılmıştır. Bu vakanın yaşandığı milattan ileri 58 tarihi Doğu Asya tarihinde bir dönüm noktası niteliğinde sayılmaktadır.
Hunların yıkılış dönemi
Hunların son vakitçlerinde Güney Hunları Hohanyeh’in çocukları doğrulusunda Çin esaretinde tutularak yönetim edilmeye çalışılmıştır. Fakat kurulduğu andan itibaren tarihi vakitsince hiç bir vakit diğer bir devletin himayesi altında kalmaya alışık olmayan ve bu tür bir yaşantıyı yaşayamayacak olan Türk milleti, başına Yu Tanhu gibi bir önder geçmesiyle beraber son bir kalkınma hareketinde bulunmuştur.
Yun Tanhu’nun bağımsızlığa kavuşturmaya çalıştığı Hun devleti, Yu Tanhu döneminde doğu evresinde Kuzey Hun topraklarını tekrar ele geçirip bunun üstüne Mançurya’ya, Batı evresinde da Kaşgar’a kadar hakimiyet sınırlarını genişleterek Çin ile olan bütün bağlantılarını kesmişlerdir.
Fakat tabi Yu Tanhu’nun ölümünden sonra tekrar uyuşmazlıklar baş vermiş ve devlet içerisinde bir çok sorun oluşmuştur. Bu münakaşa içerisinde öte yandan uzun vakitn kıtlık vakitçleri, bitki kıtlığı ve hızlanan hayvan ölümleri devlet içerisinde tansiyonu tavan duruma getirmiş ve iç karışıklığı zirveye taşımıştır. Bu vakitcin sonucunda da kaçınılmaz olarak devlet Güney Hunlar ve Kuzey Hunlar olarak iki ayrı kısma bölünmüştür. Bölünmeden kısa bir vakit sonra ilk olarak Güney Hunlar tarihe karışmış; çok vakit geçmeden kalan Kuzey Hunlar da dağılarak Hun devleti tarih sahnesinden silinmiştir. Hun Devletinin Tarihi,Hun Devleti Nedir,Hun Devleti Hakkında Bilgi